
Karain köyünün öğretmeni ve onun etrafındaki gençler, köy imamı, muhtar ve ihtiyar heyeti bir araya gelir, örnek köy olma çalışmalarına kütüphane kurularak başlanılması gerektiğine karar verirler. Köy meydanındaki halk odasının bu iş için uygun olduğuna karar verir ve muhtardan burayı isterler. İçindeki malzemeler genç öğretmen Ethem Uz’un kullanılmayan evine taşınır. Bu arada kütüphaneyi kurmak için bir dernek kurulmasına karar verilir. Derneğin tüzüğünü Rasim Pehlivanoğlu ve Ethem Uz birlikte yazarlar. Kurucular heyeti oluşturulur, tüzük imzalanır ve evraklar kaymakamlığa iletilir. Böylece ‘Karain köyüne kütüphane kurma ve geliştirme derneği’ 1957 yılı Temmuz’unda resmen kurulur. Derneğin başkanlığına da Rasim Pehlivanoğlu seçilir. Derneğin faaliyete geçmesi köylü arasında sevinçle karşılanır, herkes bu dernek için elinden geleni yapmaya çalışır. Evinde kitabı olan yaşlılar bu kitapların hepsini getirip kütüphaneye bağışlar. Herkes kütüphaneye sahip çıkar ve ‘Bizim Kütüphanemiz’ der. Bu arada kaymakamlıkla temas kurulup malzeme desteği alınır. Ürgüp’te bulunan kütüphaneden de fazla kitaplar buraya getirilir. Köyden, ilkokul mezunu Mehmet Dinler, 20 lira aylık ücretle kütüphaneyi açıp kapamakla görevlendirilir. Mehmet Dinler, kütüphaneyi köylü işten dönmeye başladığı bir saatte, öğleden sonra 14.00’te açar ve 22.00’ye kadar açık tutar. O zamanlar köyde elektrik olmadığı için kütüphane lüks lambalarıyla aydınlatılır. Kütüphane açık olduğu 8 saat boyunca genç, yaşlı, çoluk çocuk, her yaştan köylü vatandaşla dolup taşar. Artık köylü tarladan döndükten sonra ‘Balzac’ okumaktadır. 1957-58 ders yılı sonunda kütüphanedeki kitap sayısı 1.500’ü geçmiştir. Kütüphaneye ilgi sadece köy ile sınırlı kalmaz, civar köylerden insanlar da kütüphaneye ilgi gösterir.Yakın köylerde bu oluşum konuşulur ve insanlar ‘biz de bir kütüphane açalım’ demeye başlar. Civar köylerden de kütüphaneye gelip kitap okuyanlara hatta kitapları ödünç alıp okuyup geri getirenlere rastlanır.
1958 yılının Haziran ayında bir kafileyle Karain köyüne gelen Atatürk’ün yakın arkadaşlarından Prof. Dr. Hasan Reşit Tankut da kütüphaneyi gezer ve çok beğenir. Döndüğünde, 18 Haziran 1958 tarihli Ulus Gazetesi’nde Karain’i ve kütüphaneyi anlatan ‘Göreme Yolları’nda’ isimli bir yazı bile yazar.
Karain Kütüphanesi, köylüler arasındaki ikiliği bir nebze olsun ortadan kaldırır. Kütüphane salonunda her görüşten insan yan yana kitap okuyabilmekte, herkes birbiriyle okuma ortak paydasında buluşmaktadır. Bütün ülkede belirgin olan partizanlık da kütüphanenin kapısından içeriye giremez. Karain Kütüphanesi, 1959 yılında yeni bir boyut kazanır. Karain köyü kütüphanesi, kadro alabilmek için Mustafa Güzelgöz’ün memur olduğu Ürgüp Tahsinağa kütüphanesine bağlanır ve o kütüphanenin iare (ödünç verme) servisi olur. Kütüphane derneğinin kurucularından Hacı Bekir Koca da kütüphane memuru olarak görevlendirilir. Yeni bir şube açıldığından ve yeni memur alındığından Mustafa Güzelgöz de kütüphane müdürü olur.
Eşekli kütüphaneler doğuyor
Rasim Pehlivanoğlu’nun gayret ve teşvikleriyle açılan Türkiye’nin ilk köy kütüphanesi, 1959 yılından itibaren yeni bir hüviyet kazanır, artık o Türkiye’nin eşekli kütüphanesidir. Kitap okumayı civar köylere de yaymak gerektiği düşüncesi ‘eşekli kütüphane’ kavramının ortaya çıkmasını sağlar. Kitapları köylülerin ayağına götürmek gerekiyordu ve o dönemin en önemli ulaşım aracı eşeklerdi. Karain köyü kütüphanesinin memuru Hacı Bekir Koca, kendine ait eşekle köylere kitap götürmeye başlar. Eşekle kitapları kolay taşımak için özel sandıklar yaptırılır. Kitaplar eşeklere yüklenir ve köylüye ulaştırılır. Bir dahaki gelişe kadar kitaplar okunur ve her gelişte yeni bir kitap alınır. Bu işi ilk yapan eşekli kütüphaneci Hacı Bekir Koca’dır. Hacı Bekir Koca’nın genç yaşta vefatından sonra bu görev Hakkı Alkan tarafından yapılır. Hem Hacı Bekir Koca hem de Hakkı Alkan, idealist öğretmen Rasim Pehlivanoğlu’nun çocukluk arkadaşlarıdır ve idealini paylaştığı gençlerdir. Türkiye’nin ilk köy kütüphanesi, sonradan eşekli kütüphane diye meşhur olur. Ünü Türkiye sınırlarını bile aşar, yurtdışında bile konuşulur o dönemlerde.
1962 yılında ise köyün başöğretmeni Rasim Pehlivanoğlu’nun hayali kısmen gerçekleşir ve Karain, örnek köy ilan edilir. O sıralarda kütüphane de önemli ölçüde hedefine ulaşmıştır. Karain’de on beş yirmi yaş arası okumayan kimse kalmamıştır. Türkiye’de okuma yazma oranı yüzde 35 iken Karain’de bu oran yüzde 90 idi.
Eşekli kütüphane rant aracı
O dönemlerde Karain kütüphanesine destek verenlerden biri de Ürgüp Tahsinağa kütüphanesi memuru Mustafa Güzelgöz idi. Eşekli kütüphanecilik meşhur olup da rağbet görmeye başlayınca Mustafa Güzelgöz de bu kütüphaneleri kendisinin kurduğunu söylemeye başlar. Olayın duyulup meşhur olmasından sonra eşekli kütüphaneci olarak Mustafa Güzelgöz Amerika’dan da ödül alır. 1963 yılında Amerika’da ülkelerin ‘yaratıcı insan’larının yarıştığı bir yarışma düzenlenir. Bu yarışmada Mustafa Güzelgöz’e eşekli kütüphane çalışmalarından dolayı birincilik ödülü verilir. Eşekli kütüphaneci olarak Mustafa Güzelgöz meşhur olur, adına televizyon programları düzenlenir. Romancı Fakir Baykurt, ‘Eşekli Kütüphaneci’ diye bir de roman yazar. Projenin asıl tasarımcısı Rasim Pehlivanoğlu’nun ise, bu süreçte ismi bile geçmez. O işin doğrusunu, yani eşekli kütüphanelerin Karain köylüsünün el birliğinin ürünü olduğunu anlatmaya çalışır; fakat olay bir kere Mustafa Güzelgöz’e mal edilmiş olduğundan pek de başarılı olamaz. Şimdi 80 yaşında emekli eğitimci yazar olan Rasim Pehlivanoğlu, eşekli kütüphanecinin gerçek hikâyesini yazdığı eserinin basılmasını bekliyor. Pehlivanoğlu’nun ‘Olayları Yaşayanların Dilinden Eşekli Kütüphaneci’ isimli kitabı, yayıncı bulunup da basılırsa, olayların gerçek yüzü de aydınlanmış olacak.
‘Böyle bir şey bir daha yapılamaz’
Rasim Pehlivanoğlu: Bu bir daha yapılması mümkün olmayan bir şeydir. O hareket sadece bir kütüphane hareketi değildi. Bir halk hareketiydi. Ürgüp’ün bütün köylerini saracaktı ve sarmıştı da. Ondan sonra Türkiye’ye sıçrayacaktı. Hatta milli eğitim bakanlarıyla konuşmuştum o zaman. Anlaşmıştık. Türkiye’nin on dört halk eğitim merkezi vardı büyük illerinde. ‘On beşinci halk eğitim merkezini Ürgüp’e açalım, sen de halk eğitim müdürü ol. Gelişmeyi buradan başlatalım.’ dediler. O zaman halk eğitim genel müdürlüğü filan yoktu. Ben de bunu hizmet olarak kabul etmiştim. Onların kabul ettiği esaslara uyarak gerekli muameleleri yaptım. Kaymakamla anlaştık, istek yazısını yazdık. Bu sırada yeni kaymakam geldi. O biraz güçlük çıkardı. Yazıyı yazdık, bir ay içinde emir geldi bakanlıktan halk eğitim merkezi açılması için. İşte o zaman fırtına koptu. Benim halk eğitim müdürü olmam mevzubahis oluyordu. Bakanlık öyle istiyordu. O zaman partizan politikacılar hakimdi. Her şeyi parti açısından görüyorlardı. Karşı partiye yüz veriyorsun, onlara destek oluyorsun diye aleyhimde kampanya başlattılar. Ortalığı bulandırdılar. Ve kışın ortasında, 6 Ocak’ta tayinimi çıkardılar.
Kurtlar kütüphanenin eşeğini sarmıştı
Ali Alkan (Eşekli kütüphaneci Hakkı Alkan’ın oğlu): Babam çok isteyip de okuyamayanlardan biriydi, sonradan memur oldu kütüphaneye. İstekli ve azimliydi. O zaman Ürgüp civarında birkaç köy daha vardı, bu köylere eşeklerle sandıklar çatılarak, içerisine kitaplar konuluyor ve götürülüyordu. On beş gün sonra tekrar gidiliyor, kitaplar değiştiriliyordu. Çocuklar bu şekilde faydalanıyordu. O zaman ilginçti tabii. Çocuklar, kütüphane memurunun geleceği günleri biliyorlardı. Ben de birkaç defa babamla birlikte gittim. O zaman çocuklar beklerlerdi, kütüphane memuru gelecek, biz kitap alacağız, kitap değiştireceğiz diye. Bu iş 60’lı yılların sonlarına kadar sürdü. Hatta kitapları vermeyen çocuklardan kitap toplamaya bile gittim yakın köylere. Benim ortaokul yıllarıma 65-68 yıllarına kadar devam etti bu uygulama. Şöyle ilginç bir hatırası da var babamın. Bir gün köye kitap dağıtmaya giderken kış vakti, yolda kurtlar çevirmiş. Babam kurtlar kaçsın diye değişik sesler çıkarıyor. Güya köpeklere çağırıyor gibi yapıyor. Havyanlar buna doğru gelirken yollarını değiştiriyor. Eşeği bırakıp kaçmak istiyor. Eşek benden hızlı koşar, eşeğe yetişemezler, ben kalırım, kurtlara yem olurum diye düşündüğünden eşeği de bırakmıyor. Eşeğin palanındaki yem torbasını çıkarıp sürümüş, geliyor ha, diye gürültü yapıyor, kurtlar kaçıyor böylece. O zaman bundan dolayı da bir silah almaya çalışmıştı babam ama alamamıştı.
Rasim hocayı örnek aldım, kütüphane kurdum
Ethem Uz (Emekli öğretmen, Rasim Pehlivanoğlu ile ilk kütüphaneyi açanlardan biri) Rasim Bey’in çevresinde benim gibi birkaç kişi daha vardı. O dönem gençlerin çoğu onun elinden geçmiştir. İlk kurulan kütüphane derneğinde ben de varım. Ama onun yol göstermesiyle girdik biz o işe. Kitaplar bulduk, birkaç dergi abonesi olduk. Daha çok gençler gelir giderdi. Kütüphane ortaya çıktı böylece. Sonra kütüphaneye memur olarak başlayan Bekir Koca eşeklere yükledi ve köylere götürdü kitapları. Yakın köylerimizden gelen de oldu. Kitapları alırlar, köylerine götürürler ve okurlardı. Askerden sonra Çökek köyünde göreve başladım. Buradan örnek alarak Cumhuriyet gazetesinin ‘Mektuplar’ sütunu vardı, oraya yazdım. Bir yerlerden kitaplar geldi. Sahaflardan geldi. Milli Eğitim Bakanlığı’na yazdık, oradan geldi. Köyde bir köy odası vardı, orada da kütüphane kuruldu. Bütün bunlar Rasim Bey’den aldığımız örnekle oldu.
Kaynak : MUSA GÜNER